Türkiye'nin Gerçekleri

Türkiye'de demokrasinin neden yerleşemediği hakkında politikacılar, siyaset bilimciler, hatta gazeteciler (Arapça bilmeden Ortadoğu uzmanı olanlar bile) toplamı ciltler tutan makaleler, tezler ve yazılar yazdı. Hepsine saygım sonsuz, ve ne yazık ki çoğuna katılamıyorum. Biraz Popper'ci olacak ama iddiam şu:

Demokrasi açık toplumların işidir.

Açalım: Doğu toplumlarının insanları sıcakkanlı, konuksever ve yardımseverdir. Ailevi değerlere bağlıdırlar, kadına değer verir (anne olmakla cennete gidebilirsiniz) ve çocuklarını severler. Ya da öyle görünürler!

Demokrasinin kök saldığı ülkelere baktığımızda, karşılaştığımız manzara biraz farklıdır. Fahişeler, ahlaki çöküntü, şiddet, bir kurum olarak ailenin erimesi, eşcinseller, vb sanki bize köktendinci edebiyatın ne kadar haklı olduğunu kanıtlar gibidir: Batı'nın teknolojisini alalım, felsefesini değil.

Oysa Batı'da gözlemlediğimiz ve kısmen de olsa ona antipati duymamıza neden olan şey açık toplumun görüntüsüdür. Baskı ve tacize uğramadan olduğu gibi görünebilme, ya da göründüğü gibi olabilme (Memlekette Mevlana'nın Mesnevi'sini okumuş insan sayısı kaçtır dersiniz), ve bunu yaparken de seçimleri yüzünden eleştirilmeyi göze alma. Siyasi mücadele bunun içindir. Saf erdem olan açıklık büyük cesaret ister.

Doğu ise kapalıdır, pisliğini halının altına süpürür; kol kırılır, yen içinde kalır. New York 7. Cadde'de bir tur atın, kimin fahişe olduğunu şıp diye anlarsınız. Konya sokaklarında bir ömür harcayın, yine de işin içinden çıkamazsınız.

Oysa insanın temel dürtülerini yaşadığı coğrafya belirlemez. Su içmek, yemek yemek ve seks: Doğanın bize armağanları. Gezegeni bile terketsek bizimle beraber gelecek davetsiz konuklar.

Batı toplumları düşündüklerini konuşurlar, Doğu'dakilerse idealarını (Platon'un dediği anlamda). Bu oryantal ikiyüzlülük siyasete de yansır. Yasamadan yargıya, yürütmeden insan ilişkilerine, bulaştığı heryeri kirletir, soldurur, zehirler. O yüzden tartışma programlarında veya TV'deki açık oturumlarda gerek katılımcılar, gerekse seyirciler başladıkları noktada bitirirler münazarayı. Düşünceler değil, idealar çarpışmıştır, ve idea ideal olandır, değişmez ki!

Maalesef doğanın hediyeleri Doğu'ya ihanet edet, yüce ideallerine turp sıkar. Ortalığı çift kişilikli yaratıklar doldurur. Bilinçaltı baskılanan herşeyi kucaklar, besler ve büyütür. Ağız ideaya uymayanı reddeder, beyinse gizliden gizliye arzular.

Türk erkeklerinin çoğu karısıyla yatmaktan zevk almaz. Nasıl alsın ki? O, çocuklarının anası, namahremidir, kutsaldır ve seks "idea olarak" düşkünlüktür; kötü kadınlarla yapılır.Türk kadınlarının "kocamı nasıl baştan çıkarabilirim" sorusuna cevap aramasının sebebi budur.

Eski günlerde, böylesine bir iddiayı kanıtlamak imkansızdı; zira kimse doğruyu söylemeyecekti. İnternet bunu da mümkün kıldı ve yaygınlaşmasıyla (penetrasyon) gerçek yüzümüzü görmek, onunla tanışmak kolaylaşacak. Bulgularımı sizlerle burada paylaşacağım ve eleştirilmeyi severim.


0 yorum :: Türkiye'nin Gerçekleri

Yorum Gönder